25 Haziran 2008 Çarşamba

11. BÖLÜM: HAMİDİYE KÖYÜ'NÜN KURUCULARI

1. KARSLIOĞULLARI (KARSLİYENTİLER)

Hamidiye Köyü’ne ilk gelen ailelerdendir. Şavşat kazası Meydancık nahiyesine bağlı köylerden gelmişlerdir. Net olarak bu köylerin adını tespit etmek mümkün olmadı. Ancak bugün Meydancık köylerinde “Karsliyenti” adıyla bilinen ailelerin bulunduğunu ve bunlardan bazılarının “Balıklı” beldesinde yaşadığını, yaptığımız araştırmalardan öğrendik. Karslıoğullarının, Meydancık bölgesine de Kars’tan geldikleri, bu yüzden bölgede, “Kars’tan gelenler” anlamında bu lakabı aldıkları söylenmektedir.

Karslıoğullarından Hamidiye’ye gelen Kasım Hoca, bu ailenin en büyük dedesidir. Babasının adı Hüseyin, annesinin adı Cihan’dır. 1842 doğumludur, 38 yaşında muhacir olmuş, buraya gelmiştir.
Kasım Hoca’nın hane kaydında Mehmet ve Mahmut adlarında iki oğlu görülmektedir. Ahmet adındaki üçüncü oğlu ise nüfus yazımı sırasında hayatta olmadığından, nüfus kayıtlarında görülmemektedir.

Nüfus kaydı incelemesinde, bu hanede “Özcan” soyadını alan Abdullah, Gülizar ve Gülfidan’ın Ahmet’in çocukları olduğu, annelerinin de Pembe isimli kadın olduğu görülmektedir. Ahmet’in ölümünden sonra dul kalan Pembe, Ahmet’in kardeşi, yani kaynı Mehmet’le evlenmiş, evlilikten de 1905 doğumlu Mustafa, 1903 doğumlu Ayşe, 1909 doğumlu Hasan Fehmi ile yine 1909 doğumlu Hüseyin Zühtü ve 1918 doğumlu Gülayşe adındaki çocukları doğmuştur.

Kasım Hoca’nın diğer oğlu Mahmut’un ise Ali ve Osman adında iki çocuğu olmuştur. Osman genç yaşta ölmüş, Ali’nin Mahmut, Makbule, Fikriye, Zikriye ve Gülşah adlarında çocukları olmuş, bunlardan Fikriye’den gayrısı ölmüştür.

Kasım Hoca’nın, Gülayşe ve Gülizar adında iki kız çocuğunun daha olduğu yaşlılar tarafından ifade edilmekte ise de nüfus kayıtlarının yazımı sırasında, yani 1905 yılında başka hanede evli olduklarından, isimleri nüfus kayıtlarında görülmemektedir.

Bu ailede, Ahmet oğlu Abdullah ve onun soyundan gelenler “Özcan” soyadını alırken, ailenin diğer fertleri “Kars” soyadını tercih etmişlerdir.

Karslı oğlu Kasım Hoca'nın ailesi ile ilgili araştırmalarımız sırasında, Kasım Hoca'nın Gülayşe ve Gülizar adındaki iki kızından başka Münire adında bir kız çocuğunun daha varlığını tespit ettik.

Gülayşe ve Gülizar gibi Münire’nin de nüfus kayıtlarında adı görünmüyordu.Büyük ihtimalle nüfus kayıtlarının yazıldığı tarihlerde evlenmiş olduklarından bu hanede yazılı değildiler. Benzer durumlar başka hanelerin kayıtlarında da karşımıza çıkmıştır.

Aile hakkında bilgisine başvurduğumuz Halil Özcan ‘Demirci Halil’ Münire hakkında fazla bilgi verememişti. Anlattığına göre İnebolu'da evliymiş. Kocasının kim olduğunu bilmiyorum, diyordu.

Emekli İmam Recep Demir ise konu ile ilgili olarak sorduğumuz sorulara " Yaklaşık 8-10 yıl kadar önce tanımadığım bir şahıs bana Karslıoğulları'nı, bu aileden kimleri tanıdığımı sordu. Köyde Karslıoğulları'ndan kimsenin kalmadığını söyleyip Abana'da Adem Kars'ı bulmalarını söyledim" yanıtını verdi.

Karslıoğulları'nı arayan bu şahsın kim olduğunu ben de merak edip araştırmaya başladım. Emekli öğretmen Adem Kars ile 2002 yılında yaptığımız görüşmede, "Kasım dedemin Münire adında bir kızı daha varmış, ancak çok küçük yaşlarda evlatlık verilmiş. Şimdi nerede olduğunu aileden hiç kimse bilmiyor. Bunları zaman zaman babam anlatırdı. Ancak iki üç yıl kadar önce Münire'nin kızı olduğunu söyleyen bir bayan beni telefonla aradı. Adının Muzaffer olduğunu, Bursa’da bulunduklarını, dedesinin Karslıoğlu Kasım Hoca, annesininde Kasım Hoca'nın kızı Münire olduğunu söyleyerek adres ve telefon bıraktı. Ancak kendisini görmek ve tanımak kısmet olmadı" diye anlattı.

Gerek Recep Demir’in anlattıkları gerekse Adem Kars’ın verdiği bilgiler doğrultusunda köydeki yaşlılar ile yeniden görüşmeler yapıp daha fazla bilgi toplamak için çalışmaya başladım.

Ahmet Efendi'nin Osman’ın oğlu Ahmet Er’e Münire hakkında birşeyler bilip bilmediğini sorduğumda, "babasından ve yaşlılardan duyduğu" kadarı ile anlattıkları şöyleydi: "Kasım Hoca'nın çok samimi bir ahbabı varmış, Münire’yi çok küçük yaşta evlatlık olarak vermiş. Sonra Sinop'ta diye konuşurlardı. Sizey (enişte) 'Sinop'ta halamız vardı, kayboldu' diye anlatırdı. Birkaç defa Sinop’a kadar gidip aramışlar, bulamamışlar."

Kasım Hoca'nın Ali adındaki oğlundan olan torunu Remzi Avcıl'ın karısı Fikriye’nin anlattıkları da Ahmet Er’in anlattıkları gibiydi.

İnebolu’ya gelin giden Münire’nin Sinop ile nasıl bir bağlantısı vardı? Adem Kars'a telefon eden ve Münire’nin kızı olduğunu söyleyen Muzaffer İnebolu'da mı yoksa Sinop'ta mı doğmuştu? Kim kime evlatlık verilmişti? Bütün bunların çözebilmek umuduyla Adem Kars ile ikinci defa buluştum. Adem Kars, evlatlık verilen kişinin Münire değil, onun kızı Muzaffer olduğunu, Sinop'ta bulundukları sırada emniyet amiri olarak görev yapan birisine evlatlık verildiğini, Muzaffer'in kocasının kadın doğum doktoru olan eşi Metin İlhan’ın Bursa'da bulunduğunu, Bursa Olay Televizyonu'nda çalışan Esat Kaplan'ın bu doktoru bulabileceğini söylemesi üzerine araştırmalarıma Bursa'da devam etmeye karar verdim.

Olayların geçtiği yılları ve araştırmalarım sırasında öğrendiğim bilgileri değerlendirdiğimde bazı noktaların çeliştiğini, anlatılanların üçüncü kuşağın duyumlarından ibaret olduğunu, Münire’yi gören tanıyan hiçbir aile bireyini bulunmaması işimi zora sokuyordu.

1880 yılında Hamidiye Köyü'nü kuranların içinde bulunan Kasım Hoca 1842 doğumluydu. Hamidiye'ye geldiğinde 38 yaşlarındaydı ve 1916 yılında 74 yaşındayken ölmüştü. O yıllarda Çatalzeytin, İnebolu kazasına bağlı küçük bir nahiye merkezi konumundaydı. Muhacirlerin iskanını gerçekleştiren iskan komisyonu İnebolu'da görev yapıyordu. İskan sırasında muhacir kafilelerinin geçici olarak burada kaldıkları, bilahere tespit edilen yerlere dağıtıldıklarını düşünülürse Kasım Hoca'nın burada bazı dost ve ahbaplar edinmiş olması mümkündür. Yine bazı muhacir ailelerin çocuklarını zengin ailelere evlatlık verdiği, göç ve kargaşa sırasında ailesini kaybeden çocukların da iskan komisyonu tarafından varlıklı ailelere evlatlık olarak verildiği bilinmektedir. Avcıoğulları ailesinden Yusuf ile evlendirilen Şehri'nin Azizioğulları'ndan Süleyman Ağa tarafından bakılığ büyütüldüğü, Asmakoz Mahallesi'nde Hüseyin Çavuş'un Rukiye adında bir kızı bu şekilde evlatlık aldığı o dönemde tutulan kayıtlarda da görülmektedir. Acaba Münire de bu şekilde mi evlatlık verilmişti?

Üçüncü kuşaktan akrabaların Münire’yi Sinop'ta aramış olmaları da kafa karıştırıyordu. Münire’nin kızı olduğunu söyleyen Muzaffer, Hamidiye Köyü'nü ve Kasım Hoca’yı nereden biliyordu? Zira Karslıoğulları'ndan görüştüğüm kimseler Muzaffer hakkında hiç bilgi veremedikleri gibi Münire’yi bile tanımıyorlardı.

Adem Kars Bursa’dan söz etmiş, Muzaffer’in işinin kadın doğum doktoru olduğunu söylemişti. Aslen Çatalzeytin Kayadibi köyünden olan Necla Kıtay Yazıcıoğlu da Bursa’da kadın doğum doktoruydu, eşi emekli hakim Sabri Yazıcıoğlu da İnebolu’luydu. Aynı meslekten olan doktorlar birbirlerini tanıyabilirdi. Eşlerinin İnebolulu olması nedeniyle ailece görüşmelerinde Muzaffer’in annesinden söz edilmiş olabilirdi. Belki Muzaffer Hanım, emekli hakim Sabri Bey ve eşi Necla Hanım'dan İnebolu ve Çatalzeytin, hatta Hamidiye Köyü ile ilgili bazı bilgiler derlemiş olabilirlerdi. Ancak Bursa’da yapılan araştırmalarda doktor Necla Kıtay Yazıcıoğlu'nun Muzaffer İlhan ve eşini tanımadığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Bursa ile ilgili bilgilerin eksik veya yanlış olduğunu düşünerek buradaki araştırmalarıma son verdim.

Adem Kars görüşmelerimizden birinde İzmir'den söz etmişti. Doktor Metin İlhan'ın İzmir Tabib Odası'ndan aldığım 431 63 19 numaralı telefonunu aradıysam da cevap alamadım.

2004 yılı yazında Adem Kars ile yaptığımız üçüncü görüşmede Muzaffer Hanım'ın İzmir Çeşme'de yaşadığını, en kısa zamanda Çatalzeytin’e ve Abana’ya geleceğini öğrendim.

Muzaffer Hanım 2004 yılı yazında önce Abana'ya, sonra da Hamidiye Köyü'ne gelmiş, ancak görüşmek mümkün olmadı. Son olarak Ahmet Er'e verdikleri telefon numarasından kendilerini aradım. Adem Kars araştırmalarımdan onlara söz etmiş. Muzaffer Hanım telefon görüşmemizde kısaca şunları söylüyordu:

"Ben 1938 doğumluyum. Babam İnebolu kazasından Muharrem Nalbant'mış. Dedem, yani babamın babası müftüymüş. Kasım Hoca ile tanışır sevişirlermiş. Annem ve babamın evlenmesi bu dostluğu pekiştirmek için yapılmış sanıyorum. Ben 2 yaşlarındayken annem hastalanmış. Sinop Hastanesi'ne yatırmışlar. Süt emdiğim için beni de yanında götürmüş. Burada ölmüş. Beni o sırada emniyet amiri olarak Sinop'ta görev yapan Raşit Algan isimli şahıs evlatlık olarak almış ve büyütmüş. Yıllarca 'Benim hayatta hiç kimsem yok' diye üzülür, için için ağlardım. Eşim annemin sülalesini bulup çıkarmak için çok uğraştı. Meğer ne kalabalık ne candan akrabalarım varmış. Dayılarım, teyzelerim, kuzenler, yiğenler... hepsini, herkesi tanımak istiyorum, çok sevinçliyim. Sizin araştırmalarınızı duydum. Kitap çıkaracakmışsınız. Merakla bekliyorum."

Muzaffer Hanım'ın ailesini bulmak için eşi Doktor Metin İlhan'ın da epeyce uğraştığını bu vesile ile öğrendim. Kendisine şahsım ve köylülerim adına teşekkür ediyorum. Yıllardır kendisini kimsesiz zanneden Muzaffer ablamızı bizlere kavuşturdu.

1 yorum:

zafer dedi ki...

Selamlar. Ben Artvin' liyim ve Karslıoğlu sülalesindenim. Sülalenin Tekirdağ ve Niğde' de de varlığını biliyorum.
Artvin' de, Meydancık Beldesi' nin Bzata ve Kokliyet(isimler gürcüce) Köyleri' nde yaşıyorlar. Ayrıca, Kars' tan göçme olmadığımız ve dedelerimizin devlet görevlisi olması sebebiyele orada bulunduğu büyüklerim tarafından rivayet edilmektedir. Saygılarımla.... Zafer ARAL