25 Haziran 2008 Çarşamba

12. ALİOĞULLARI (ÇİBİOĞULLARI)

Acara bölgesinden gelmişlerdir. Nüfus kayıtlarında aile lakabı Alioğulları yazmakta ise de bu isim kullanılmamaktadır. Yunus Dede ve kardeşi Sefer’in çocukları, aile lakaplarının “Çibioğlu” olduğunu söylemektedirler.

Hamidiye köyünün en kalabalık ailesidir. 01.06. 1999 tarihi itibariyle, 210 kişinin kaydı bulunmaktadır. Bu rakama, haneye dışarıdan gelenler ve ölenler dahildir.

Yunus Dede, kardeşi Sefer ile birlikte göç etmiş, birlikte iskan edilmişlerdir. Ancak Sefer, ayrı hane olarak yazılmış, “Demirkıran” soyadını almıştır.

Yunus dede’nin baba adı Ali, anne adı Hatice’dir. 1834 doğumludur. 1924 yılında, 90 yaşında iken ölmüştür. İki defa evlenmiştir. İlk eşinin adı Hatice’dir. Bundan Mehmet adında bir erkek çocuğu vardır. İkinci eşi Havva, Şahvelet’in kızı Havva’dır. İlk eşinden olan Mehmet, 1881 doğumludur. Emin ve Şerife’den olma Güllü ile evlenmiş, bu evlilikten Emrullah adında bir oğlu, Asiye adında bir kızı olmuştur. Emrullah, “Taşkıran” soyadını almıştır. Yunus Dede’nin ikinci eşi Havva’dan, altısı erkek üçü kız olmak üzere, dokuz çocuğu olmuştur. Nazif adındaki 1899 doğumlu oğlu, genç yaşta, bir kaza sonucu tüfekle vurularak ölmüştür. 1891 doğumlu Hatice adındaki kızı (Siyet Abla), nüfus kayıtlarının düzenlendiği tarihte evli olduğundan, ismi bu hanede görülmemektedir.

1934 yılında, soyadı kanunu uygulaması sırasında Yunus Dede’nin çocukları ayrı hanelerde oturdukları için, her biri değişik soyadları almayı tercih etmişlerdir. Ailenin nüfus kütüğünde Taşkıran, Demir, Çetin, Çakmak, Yıldıran gibi beş değişik soyadı görülmektedir.

Yunus Dede’nin büyük oğlu Mehmet, eşinin ölümünden sonra Kabalakdüzü Mahallesi’ndeki Debliyen Urfan Dede’nin evine iç güveyi olarak girmiş, bu evlilikten Binnaz adındaki kızı doğmuştur. Mehmet’in ilk eşi Güllü’den, Asiye adında bir kızı vardır. Asiye, Murat Demirkıran ile evlenmiştir.

Yunus Dede’nin ailesinden birisinin adını söylerken, hem Hamidiye Köyü’nde hem de çevredeki köylerde, önce Yunus Dede’nin adı belirtilir, sonra oğullarının veya torunlarının adları söylenir. Yunus’un İsmail, Yunus’un Recep, Yunus’un İbrahim gibi belirtmeler kullanılır. Hatta torunlarının bile adı söylenirken, babasının adını söylemezler. Mesela Ethem Demir için, İsmail’in oğlu Ethem’den ziyade “Yunus’un Ethem” denilmektedir.

Bu araştırmalara başladığımız tarihlerde hayatta olmayan Recep Demir, yaşayan bir tarih gibiydi. 1998 yılında, 88 yaşında iken vefat etti. Şakacı, hoşsohbet, ileri görüşlü, tatlı dilli biriydi. Her sözünün altında kıssadan hisse saklardı. Üniversiteyi bitiren torununa söylediği söz çok anlamlıdır. “Hamidiye’nin gençleri okur okur, üniversite bitirir, sonunda okumuş alçıcı olurlar” sözleri ona aittir.

Hamidiye Köyü’nde, ilk defa yüksek öğrenim yapan Fahri Demir, Recep Demir’in büyük oğludur. İlkokuldan sonra orta ve liseyi dışarıdan bitirmiş ve İlahiyat Fakültesi’nden mezun olmuştur. Genç yaşta müftülük ve gezici vaiz olarak görev yapmıştır. Diyanet İşleri Teşkilatı’nda, imamlıktan başlayarak daire başkanlığına kadar yükselmiş, Avustralya, Hollanda ve Moskova’da, Elçilik Din İşleri Müşaviri olarak 12 yıl görev yapmıştır.

Yunus Dede’nin İshak adındaki oğlu, 1915 yılında, genel seferberlik sırasında askere alınmış, doğu cephesinde Ruslarla yapılan savaşlara katılmış, burada esir düşen İsak, 10 yıl Rusya’da esir kaldıktan sonra geri dönmüştür.

Yunus Dede’nin, 1895 doğumlu ikinci oğlu İsmail, uzun yıllar yaylada Gölebe çayırında öküzleri otlatmış, keskin nişancılığı ve cesareti ile çevrede ün salmıştır. Bölgede şekavet (eşkıyalık) yapan küçük Eyüp çetesi ve Çaparlar çetesi ile gezmiş, bazı olaylara karışmıştır.

Mamatlar köylüleri ile zaman zaman meydana gelen sınır anlaşmazlıklarında, yerine göre mavzerin namlusunu göstererek, atıcılıktaki hünerini de ortaya koymuştur.

Yunus'un Recep (Şekerci Dede) ve torunu

"Bizim çocuklar okur okur; üniversite bitirir, sonunda okumuş alçıcı olur."

Hiç yorum yok: