29 Haziran 2008 Pazar

1. SEFERBERLİK VE KURTULUŞ SAVAŞI’NDA HAMİDİYE KÖYÜ

1912 yılında patlak veren Balkan Savaşı’na kadar, Hamidiye Köyü’nden kimlerin hangi savaşa gittiğine dair bir belge bulamadık. 1900’lü yılların başlarına kadar devam eden muhacirlerin askerlikten muaf tutulma fermanının yavaş yavaş geçerliliğini kaybetmesi üzerine 93 göçmenleri de askere alınmaya başlandı. Esasen 1880-1890 yılları arasındaki 10 yıllık zaman dilimi içinde, muhacirlerin yerleşme ve iskanları sağlıklı olarak tamamlanamadığından, askerlik çağında olanların nüfus kayıtları ve kimlik bilgileri çıkarılamadığından, pek çok muhacir askere çağrılmadı.

Hamidiye Köyü’nde Balkan Savaşı’na kimlerin gittiği, gidenlerden kaçının geri dönebildiği, kaçının öldüğü bilinmiyor. Rahmetli Talip Yaşar Amca, Osman Çavuş’un anlattığı askerlik anılarını, hatırlayabildiği kadar anlatmıştı bana. Bulgarlarla yapılan savaşta bacağından yaralandığını, Edirne’ye kadar bir öküz arabası ile yaralı olarak geldiğini, burada hastanede yatarken, Bulgarların Edirne’yi işgal ettiklerini Osman Çavuş’un anlattığını söylemişti. Osman Çavuş askerlik hatıralarını anlatırken sık sık Selanik’ten bahsedermiş, bu anlatımlara bakarak onun Balkan Savaşı’na katılmış olduğunu anlıyoruz.

Kabalakdüzü Mahallesi’ndeki Molla Mehmet Dede’nin de seferberlikte Çanakkale’de savaştığını, Çanakkale gazisi olduğunu biliyoruz. Molla Dede savaşta başından yaralanmış olduğundan, vücudunun sol tarafı felçli idi. Gazi maaşı alıyordu, 1957 yılında rahmetli oldu.

1914 yılında patlak veren Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti, Enver Paşa’nın Almanlarla gizlice işbirliği yapması neticesinde, bir anda kendini savaşın ortasında buluverdi. Çanakkale, Trablusgarp, Irak, Kafkasya ve Galiçya’da açılan cephelere asker yetiştirebilmek için, 1915 yılında bütün imparatorluk topraklarında genel seferberlik ilan edildi. Bir anda dört kurra silah altına toplandı. Cepheye gidenlerden haber alınamıyor, giden gelmiyor, geride kalanlarsa savaşın zorluklarını göğüslemeye çalışıyordu. Seferberliğin ilk yıllarında, askere gidenler birer birer öldüler, hiçbirinden haber alınamadı, kimisi Çanakkale’de kimisi Irak çöllerinde kimisi de Kafkas Cephesi’nin ayazında kayboldular.

Seferberlik davulları çalınmaya başlayınca, Hamidiye Köyü’nün askerlik çağındaki gençleri de güle oynaya bu kervana katıldılar. Keten bezinden diktirilen azık torbalarına bir haftalık yiyeceğini doldurup, İnebolu Askerlik Şubesi’nin yolunu tuttular.

Halk arasında “Yandım Anam Kurası” diye bilinen, anaları gözü yaşlı, genç gelinleri dul bırakan bu sevkıyatta, Hamidiye Köyü 18 delikanlısını askere gönderdi. Gidenlerin hangi cephelerde savaştıklarını, nerede şehit olduklarını tam olarak tespit etmek mümkün olmadı. Askerlik Şubesi kayıtlarında, bu yıllara ait bilgileri arşivlerde bulabilecektik. Ancak İnebolu Askerlik Şubesi’nin defterlerinin bir yangın sonucu yandığını öğrendik.

Köydeki yaşlılardan ve nüfus kayıtlarından elde edebileceğimiz bilgilere göre, bu dönemde askere gidenlerin içinde isimlerini tespit edebildiklerimizden bazıları şunlar:

1. İdrisoğullarından Hasanoğlu Zabit (Yaşar)
2. Alioğullarından Seferoğlu Ali (Demirkıran)
3. Tahiroğullarından Mehmetoğlu Ahmet (Şahin)
4. Ütrükoğullarından Gülalioğlu Faik (Öz)
5. Alioğullarından Yunusoğlu Mehmet (Taşkıran)
6. Hacıoğullarından Alioğlu Süleyman (Kaplan)
7. Hacıoğullarından Alioğlu Mehmet (Kaplan)
8. Alemdaroğullarından Torunoğlu Sefer (Torun)
9. Süleymanalemdaroğlu Mehmetoğlu Süleyman (Turan)
10. Üzeyiroğullarından Eminoğlu Cemal (?)
11. İsmailefendioğullarından Ahmetoğlu İsmail Hakkı (Er)
12. Karslıoğullarından Şakiroğlu Şakir (Şeker-Yılmaz)
13. Mercanoğlu Süleyman (?)
14. Mahmutoğullarından Hasanoğlu Mehmet Ali (?)
15. Avcıoğullarından Şakiroğlu Süleyman (Avcıl)
16. Azizoğullarından İrfanoğlu İsmail (Kaya)
17. Tahiroğullarından Şahveletoğlu Ali (Şahin)
18. Avcıoğullarından Şakiroğlu Hüseyin (Avcıl)


İsimlerini belirttiğimiz şehitlerin mezarları bilinmiyor. Hangi muharebede şehit oldular, nereye gömüldüler meçhul... Ölüm künyeleri bile yok. Bilinen tek şey, resmi kayıtlara “umumi harp gaibi” şerhi verilerek öldüklerine hükmedildiğidir.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 15 Mayıs 1919 da, Yunanlılar tarafından İzmir ve çevresinin işgal edilmesi ve İzmir’e asker çıkarılması üzerine, 19 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Hamidiye Köyü Kurtuluş Savaşı’ na da gençlerini askere yollayarak katıldı. Ayrıca Sakarya Savaşı öncesi, Milli Meclis’in aldığı kararlar doğrultusunda, orduya gerekli olan malzemelerin temininde, ellerinden gelen yardımı yaptıklarını görüyoruz. Ordu emrinde kullanılmak üzere at, katır, öküz gibi hayvanları, bizzat İnebolu Menzil Komutanlığı’nda oluşturulan “Tekalifi Milliye” komisyonuna getirip teslim etmişlerdir.

Balkan Savaşı’nda bacağından yaralanarak sakatlanan Osman Çavuş’un, yaya olarak İnebolu’ya kadar geldiği, mavzer tüfeği ve mermilerini cepheye yollanmak üzere teslim ettiği söylenmektedir.

Menzil komutanı’nın da Balkan Savaşı Gazisi olduğunu öğrendiği Osman Çavuş’un bu asil hareketine karşılık, kendisine bir at verdiği, köyüne yaya gitmesine gönlü razı olmadığı anlatılmaktadır.

Yine Katip Mehmet Efendi’nin hanesinden cepheye silah ve mermi taşıyan kağnı, kollarında koşulmak üzere bir çift öküzün menzil komutanlığına teslim edildiği, bedeli savaştan sonra ödenmek üzere 10 lira değer biçilerek makbuz verildiği anlatılmaktadır.

Aşağı Mahalle’den Mustafa Çavuş, Atmeydanı’ndan Murat Demirkıran, Kabalakdüzü’nden Topal Şakir Amca’nın Kurtuluş Savaşı’na katılan gaziler arasında olduğu belirtilmektedir. Şakir Amca’nın “Topal” lakabının da savaşta aldığı yara yüzünden takıldığını, köydeki yaşlılar anlattılar.

Seferberliğin birinci yılında Kafkas cephesine giden Yunus Dede’nin oğlu İshak Amca, 10 yıl esaretten sonra geri döndüğünde eşi Şehro’nun başkası ile evlendiğini görüyor. Şehro ile İshak Amca’nın hikayesini ayrıca anlatacağım.

Köyümüzdeki Çanakkale gazilerinden biri de, Hacıoğulları’ndan Molla Mehmet’dir. Molla Dede, Çanakkale Savaşı başlamadan askere alınmış, Balkan Savaşı sonrasında terhis edilmişse de seferberlik ilan edilince köyüne dönemeden yeniden cepheye gitmiştir. Çanakkale Savaşları sırasında, bulundukları siperin yakınına düşen bir top mermisinden sıçrayan şarapnel parçası başına isabet etmiştir. Molla Dede, yaralandıktan sonra uzun müddet hastanede yatmış, kafatası kemiğindeki çökme ve beyindeki hasar nedeniyle vücudunda kısmi felç oluşunca, cephe gerisine gönderilmiştir. Molla Dede, savaş gazisi olarak 1957 yılına kadar yaşadı. Gazi maaşı alıyordu. Babam Süleyman Kaplan (Tonton Dede) bizlere çocukluğunu anlatırken, Molla Dede’den sık sık bahsederdi:

“Molla Mehmet eniştemizdi. Üç ayda bir İnebolu’ya maaş almaya giderdi. Onun gidişini dört gözle beklerdik. Giderken Değirmen Deresi’ne kadar uğurlar, dönüşünde yine aynı yerde karşılardık.

Kirazlı Köyü’nden yukarı gelişini heyecanla beklerdik. Mahallenin bütün çocukları sıraya girerdik, yanımıza gelince atını durdurur, sağlam eliyle cebinden çıkardığı ortası delik boyalı şekerlerden hepimize birer tane verirdi. Bazen İnebolu’dan çörek ekmeği de getirirdi. O zaman da hepimize birer parça ekmek verirdi. Buğday ekmeğini çörek niyetiyle yerdik. İlkokul üçüncü sınıftan sonra ben Abana’da yatılı okudum. Abana’da okurken yanıma uğrar, öğretmenden izin alıp, beni fırıncı İsmail Efendi’nin dükkanına götürür, fırında pişmiş et yemeği ısmarlar, giderken de cebime harçlık koyardı.”

Molla Dede’nin gazi madalyası olduğunu, savaştan kalan beşli mavzer tüfeğini ben de hatırlıyorum. 1982 yılında çıkan bir yangın sırasında, onunla ilgili bütün belgeler yanıp kül oldu gitti.

Bunlardan başka köyümüzde Adem Çavuş’un, Mustafa Çavuş’un, Abdullah Çavuş’un çavuşluk ünvanları, askerlikte alınmış ünvanlardır. Bunlar savaşlara katılmış, çeşitli cephelerde düşmanla muharebe eden kahramanlarımızdır.

Hiç yorum yok: