26 Haziran 2008 Perşembe

2. ANADİL GÜRCÜCE VE GÜRCÜCE’NİN UNUTULMASI

Bu gün anadilleri Türkçe olmayan ailelerin durumuna baktığımızda, genellikle şu klasik tablo ortaya çıkmaktadır:

Yaşlılar kendi dillerini gayet güzel ve akıcı bir üslupla konuşabilmektedir. Bunların çocukları da muhtemelen konuşulanların tamamına yakınını anlıyor, bir çoğu da konuşuyorlar. Ancak yeni kuşak olan bugünkü gençler, dedelerinin ninelerinin anadillerine ait birkaç sözcükten başka bir şey bilmiyorlar.

Köyümüzdeki Gürcü dilinin durumuna baktığımızda, yok oluş sürecinin yaşandığını görmekteyiz. Burada önemli bir nokta da, dilin yok oluş sürecinin, mahalleler arasında farklılıklar göstermesidir. Günlük hayattaki uğraşlar sırasında ilişki kurulan yakın köylerin etkisi, kasaba merkezine yakınlık, Gürcü olmayan ailelerle kız alıp verme oranının artması, yeni nesil gençlerin çocukluk dönemlerinin, köyden uzakta geçmesi, dilde asimilasyonu hızlandırmıştır.

Gürcü olmayan bir kızın, Gürcü evine gelin gelmesi, evde konuşulan dili etkilemiş, gelin, yeni evindeki dili öğrenmeye çalışırken, esas ana dilinin şive özelliklerini yitirerek, zamanla her iki dili de, şive ve telaffuz olarak doğru konuşamaz hâle gelmiştir.

Bu anneden doğan çocuklar da annesinden öğrendiği konuşma dili ile evde ve sokakta konuşulan dil arasında bocalamış, okul çağına gelinceye kadar doğru Türkçe’yi öğrenmediği gibi, Gürcüce’yi de tam olarak öğrenememiştir.

Aynı durum bir de anadili Gürcüce olan bir kızın, Gürcü olmayan birisi ile evlenmesinde yaşanmaktaydı. Koca evinde anadilini konuşma olanağı bulamaması, sonunda anadili olan Gürcüce’yi unutmasına neden oldu.

Gürcüce bilmeyen anneden doğan çocuklar, evdeki diğer akrabalar ve büyüklerin etkisinde kalarak Gürcüce öğrenme imkanına sahipken, annesi Gürcü olan kadının çocukları ise yetiştikleri ortamda bu dilin konuşulmaması yüzünden, anlaşılır bir Gürcüce öğrenip konuşamıyorlar.

Hamidiye Köyü’nde olduğu gibi, muhaceret döneminde Anadolu’nun çeşitli bölgelerine iskan edilen öteki Gürcü köylerinde de durum bunun gibidir. Bursa’nın merkez köylerinde bazıları Gürcü köyü olarak bilinmesine rağmen Gürcüce bilen kalmamıştır.

Batum, Acara ve Şavşat yörelerinden gelen ve göç eden Gürcüler, dillerini alfabesiz getirdiler. Günlük konuşma dili olarak kullanılan Gürcüce’nin yanında, yazışma ve diğer ihtiyaçlarda Arap alfabesi ve Latin alfabesi kullanılmaktadır. Dillerine sahip çıkmak isteyen bazı gençlerin, Gürcü alfabesinin varlığından haberdar olmadıklarından, Latin harfleri ile Gürcüce yazarak, kendi aralarında haberleştikleri, askerden veya gurbetten, eşlerine şifreli mektuplar yazdıkları görülmüştür.

Çocukluğumda yaz tatillerini geçirmek için, Zonguldak’tan köye gelirdim. Karayolu bağlantısı daha yapılmamıştı. İstanbul- Sinop arasında çalışan Anafarta vapurunun güvertesinde veya ambarında, bir gece bir gündüz süren yolculuktan sonra, Abana’da karaya çıkar, oradan da yürüyerek köye gelirdik. Ben Katip Mahallesi’ndeki halamın yanında kalmayı çok severdim, sık sık Karamanlar’daki dedemin köyünden kaçar, buraya gelirdim. İlkokul 4. sınıfa geçtiğim yıl, rahmetli Mustafa dayım ile köye gelmiştik. Halamın yanında kaldığım günlerden birinde, kadınlar bir mektup getirdiler. Mektup askerden gönderilmişti. Bana okuttular. Birinci sayfadaki selam kelam ve havadisleri okudum, fakat arka sayfasındakileri okumakta zorluk çekmeye başladım. Latin harfleri ile yazılmıştı ama kelimeleri anlamıyor, dilim dönmediği için kekeliyordum. Ben manasını anlamadığım kelimeleri heceleye heceleye okumaya çalışırken, mektubu dinleyenler gülüşüyorlardı. Mektup, Latin harfleri ile Gürcüce yazılmıştı. Gürcüce’yi tam bilmediğim için hiçbir şey anlamadan okuyup, sahibine verdim.

Kimseye söyleme diye tembih ettiler, susmam için tereyağında iki yumurta pişirdiler. O zaman söylemedim ama okuduklarımın çoğunu anlamıştım. O mektubu gönderen, bana okutan ve beni dinleyenler, sırrınızı kimselere söylemediğimden emin olabilirsiniz.

Hamidiye Köyü’nde konuşulan Gürcüce, iki farklı şive ile konuşulmaktadır. Atmeydanı Mahallesi’ndeki Acara Gürcülerinin konuştuğu Gürcüce ile diğer mahallelerdekilerin konuşmaları arasında, telaffuz ve şive bakımından farklılık vardır. Şavşat- Meydancık bölgesinden gelenlerin şivelerinde, kalın sesli harfler pek kullanılmaz, ince sesli E, İ, Ü ve Ö gibi harfler, telaffuzda ağırlık kazanır. Acara Gürcülerinde ise kalın sesli harflerin daha çok kullanıldığı görülmektedir. Normal Türkçe konuşulurken de kalın sesli harflerin, ince sesli harfler gibi kullanıldığı dikkati çeker.

Hamidiye Köyü’nde Gürcüce’nin en az asimile olduğu yer, Atmeydanı Mahallesi’dir. Katip Mahallesi’nde de bu farklılık göze çarpar. Bunun nedeni de Atmeydanı Mahallesi’nin aşağı ve yukarıdaki en yakın komşularının Gürcüce konuşmalarıdır.

Çocuklar aynı çevrede oynamakta, kadınlar tarlada ve bostanda; gençler düğünde, dernekte anadillerini konuşan insanlarla iç içe yaşamaktadır.

Aşağı mahalle ile Kabalakdüzü mahallesinin yakın komşuları Türkçe konuştuklarından, dilde bozulma daha çabuk oluşmuştur. Bölgede başka Gürcü köyünün olmaması, zaman içinde çevredeki Türk köyleri ile kız alıp verme şeklinde gelişen hısım akrabalık bağlarının artması da Gürcü dilinin yavaş yavaş unutulmasına neden olmuştur.

Anadolu’nun diğer bölgelerinde iskan edilen Gürcü göçmen köylerinde de durum aynıdır. En fazla Gürcü göçmenin iskan edildiği Bursa vilayeti dahilinde bulunan Gürcü köylerinde bile zaman içinde Gürcüce konuşanların sayısı hızla azalmıştır.

Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı Gürcü köylerinde, örf adet ve ananelerin yaşatılmasına çalışılmaktadır. Gürcü oyunlarının ve türkülerinin düğünlerde çalınıp söylendiğini, bu geleneği sürdürmek için kurulan derneklerin, folklorik çalışmalar yaptığını görmekteyiz.

Hiç yorum yok: