On sekiz yiğittiler, köyleri HAMİDİYE,
‘Umumi Harp Gaibi’ yazıldı künyeleri,
Toprağa karıştılar, dönmediler geriye”
Hamidiye Köyü Şehitliği...
HAMİDİYELİ 18 YİĞİT

"Okumuş olmak, kalkınmış olmak demek; her şeyi unutmak anlamına gelmemeli. Öz kültürümüzden kopmayı, atalarımızdan, ninelerimizden kalan kültür mirasını reddetmeyi bırakmalıyız. Bana göre asıl başarı, varolan değerleri korurken, çağdaş yaşamın ekonomik imkanlarını değerlendirerek, ata mirasına sahip çıkılmasıyla sağlanacaktır." CEMAL KAPLAN
Hamidiye Köyü Şehitliği...
HAMİDİYELİ 18 YİĞİT
Yaşamı boyunca
atavatanı toprağına
hasret çeken
babam
Süleyman Kaplan'a,
Tonton Dede'ye...
"Benim de elimden bu gelir ancak
Seni geçmişinle edeyim tanış
Başuca yaşamak istersen eğer
Bak gör babaların nice yaşarmış"
Cemal Kaplan, anasını deyişiyle “kiraz zamanı”, nüfus kayıtlarına göre 10 Şubat 1944 tarihinde Hamidiye Köyü’nde doğdu. 5 yaşında Zonguldak gurbetine çıktı. Lise eğitimini yarıda bırakıp 1962’de “muvakkat” kadrosuyla Manisa’nın Mütevelli Köyü’nde öğretmenliğe başladı. Askerlik dönüşü Emniyet Teşkilatı’na girdi. İzmir, Zonguldak, Adıyaman, Tokat-Turhal ve İstanbul’da görev yaptı. 1992 yılında başkomiser olarak emekliye ayrıldı.
Okumaktan, öğrenmekten, araştırmaktan hiç vazgeçmedi. 2001 yılında, mezunu olduğu Kilimli Özel İlkokulu’nun ilk mezunlarını 45 yıl sonra “Artık Akasyalar Hasret Kokmayacak” sloganıyla bir araya getirdi.
Yaşamının son dönemini köyünün geçmişini araştırıp ortaya çıkarmak çabasıyla geçirdi. Yaklaşık 5 yıl süren araştırmalarını “Köyüm Hamidiye” adıyla kitaplaştırdı."Köyüm Hamidiye"de sade dili ve akıcı anlatımıyla 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya göçü ve Hamidiye Köyü'nün kuruluşunu anlattı.
Kitabının yayımlandığı 2005 yılında Hamidiye Köyü Şehitler Anıtı’nın dikilmesine öncülük etti. Anıtın inşasında köylüleriyle birlikte çalıştı, kürek sallayıp harç kardı.
2007 yazında yakalandığı akciğer kanseriyle 7 ay mücadele etti. 4 ay boyunca güçlükle soluk aldığı yatağın karşısında Artvin yaylalarından bir manzara vardı.
27 Şubat 2008 tarihinde yaşamını yitirdi. Bir gün sonra evinin karşısındaki aile mezarlığında, istediği gibi, babasının yanında toprağa verildi.
Cenaze töreninin yapıldığı gün, yine istediği gibi, törene katılanlara “Köyüm Hamidiye” kitabı dağıtıldı.
Çok sevdiği köylüleri, ölümünün ardından onu Çatalzeytin Hamidiye Köyü Kültür Yardımlaşma ve Sosyal Dayanışma Derneği’nin "onursal başkanı" ilan ederek onurlandırdı.
"İnebolu iskelesinden kalkan motorlardan biriyle Çatalzeytin’e gelen Hafız Mehmet Efendi ve Ahmet Hoca, Ginolu’da karaya çıkarlar ve Akçay boyunca yola koyulurlar. Yukarı doğru çıktıkça ormanlar sıklaşmaya, sular çoğalmaya başlar. Çayırlardaki otların çeşitliliği, derelerden akan suların şırıltısı, terk etmek zorunda kaldıkları köylerini andırır. Kasabadaki zaptiye çavuşu, bu yakınlarda sahiplerinin terk ettiği İlyas Köyü’nü görmelerini
söylemiştir. Bayırın başından dönüp çamlığı geçince evleri görürler. Bazılarının
çatıları çökmüş, avlu çitleri yıkılmıştır. Ufak tefek onarımla oturulacak hale
getirmek mümkündür. Derelerde su boldur, çay yakındır, evlerin onarımı için kereste sorun olmaz, her taraf ağaç doludur. 'Burası iyi' der Ahmet Hoca, 'Tam bize göre, çaya da bir değirmen kurarız...' 'Tamam' der Hafız Mehmet Efendi. Hoca hüzünlenmiştir, memlekette kalan akrabalarını, arkadaşlarını hatırlar. Uzun paltosunun altına sakladığı tulumu çıkarıp şişirir, içi kabarır, gözleri nemlenir, 'çift jandarma geliyor' havasını çalmaya
başlar."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder