Meydancık nahiyesine bağlı köylerden gelmişlerdir. Hangi köyden geldiklerini tespit etmek mümkün olmadı. İlk gelen Gülali Dede’dir. 1846 doğumludur. Babasının adı Osman, annesinin adı Fatma’dır. 15.09.1935 yılında, 89 yaşında iken ölmüştür.
“Gülaliyenti” Gülali’nin evi anlamında kullanılmaktadır. Gül kelimesi nüfus kayıtlarında yoktur. Bu, sonradan takılmış bir lakaptır. Zamanla “Ali” adıyla özdeşleşerek “Gülali “ şeklinde söylenmiş, ailenin bir lakabı gibi kullanılmaya başlanmıştır.
Gülali Dede’nin Mehmet, Şamil, Faik ve Mustafa adlarında üç oğlu, Zeynep adında bir kızı olmuştur. Karısının adı Dudu’dur. Oğullarından Faik, seferberlikte askere alınmış, bir daha geri dönmemiştir. Hangi cephede öldüğü bilinmiyor. Binlerce şehit gibi onun da künyesi gelmemiş, nüfus kayıtlarına “umumi harp gaibi” diye şerh düşülmüştür. Faik’in eşi Ayşe, Debliyen Urfa Dede’nin kızıdır. Ayşe ile Faik’in bu evliliklerinden iki kız çocuğu vardır: Gülhanım ve Hatice. Gülhanım 1995 yılında ölmüştür, Hatice halen sağdır.
Gülali dedenin çevre köylerde bilinen ve anılan lakabı, Ali Usta’dır. Torunları, torunlarının çocukları hep bu lakapla bilinir ve tanınırlar. Ali Usta’nın oğlu, Ali Usta’nın Şükrü veya Ali Usta’nın Osman’ın Yusuf şeklinde ön belirtmeler yapılır.
Ailenin üçüncü kuşaktan olan oğulları Osman Usta, tüm çevre köylerde “Doktor” lakabı ile anılmaktadır. Askerliğini sıhhiye eri olarak yapan Osman Dayı, diş çekiminden kırık çıkık tedavisine, her türlü yaranın pansumanına, ufak tefek cerrahi müdahaleleri yapacak tıbbi malzemeleri elinde bulundururdu. Bunun yanında hayvanlarda görülen hastalıklara da çare bulan biriydi.
Ustalığı marangozluk üzerineydi. Bunun yanı sıra yabani hayvanların yakalanması için ormanın derinliklerine tuzaklar kurduğu, ayı, kurt, sansar gibi hayvanları yakaladığı anlatılmaktadır.
21.10.1999 tarihi itibariyle, aile tablosunda 109 kişinin kaydı görülmektedir.
Hem doktor hem baytar hem dişçi, her türlü kırık çıkık onarılır, ameliyat ve pansuman yapılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder