25 Haziran 2008 Çarşamba

23. AZİZOĞULLARI (SÜLEYMAN AĞA)

Meydancık nahiyesinin Mısırlı Köyü’nden göç etmişlerdir. Ailenin büyüğü Süleyman Ağa olup, babasının adı Aziz, annesinin adı Cihan’dır. Katip Mehmet Efendi’nin damadı olur, 1883 yılında birlikte gelmişlerdir.

1883 yılında geldiklerine dair belge, Süleyman Ağa ve İbrahim Efendi adına tanzim edilen tapu tezkeresinden çıkarılmıştır. İbrahim Efendi’nin babası Hacı Aziz’in ölümünden sonra, oğlu İbrahim Efendi ile birlikte “Aşar” vergisi toplama işini ortaklaşa yürütmüşlerdir.

Süleyman Ağa’nın öz kardeşleri olan Molla İrfan ve Raşit, İlyas Mahallesi’ne yerleşmiş, Yıldırım ve Kaya soyadını almışlardır.

Ahmet adında bir oğlu, Zekiye, Ayşe, Gülniyaz ve Fatma adında dört kızı olmuştur. Zekiye adındaki kızının, İnegöl ilçesi Hilmiye Köyü’ne gelin gittiği anlatılmaktadır.

Süleyman Ağa, çiftçilikten çok ticaretle meşgul olmuş, o zamanlar bölgede ticareti elinde bulunduran gayrimüslimlerle ortak olarak, kereste ticareti yapmıştır. Bölgenin zengin orman kaynakları ve buraların istihsali devlet tarafından müteahhitler aracılığı ile yaptırılmaktaydı. Bu bölgede ormanlardan ağaç kesimi, tomruk ve kereste temini işi, Abanalı bir Rum olan Harambolos tarafından yapılıyordu. Süleyman Ağa, bu şahısla ortak olarak, kereste işine girer. Tercan Köyü, Rasat Meydanı mevkiinde, Bozkurt Çayı üzerinde su hızarları kurarak, Yaralıgöz Dağı ve çevresinden kestirdiği tomrukları, bu hızarlarda kereste haline getirdikten sonra, yine çayın sularında yüzdürerek, İlişi ve Evrenye’de bekleyen gemilere, motorlara yükletir. Rum ortağının ölümünden sonra da kendi adına bu ticareti yürüttüğü söylenmektedir.

Süleyman Ağa’nın, Yaralıgöz bölgesinde uzun zaman orman istihsali yapmış olduğu, hatta bazı yerlerin tapusunu aldığı söylenmekte ise de Cumhuriyet döneminde ormanların devletleştirilmesinden sonra bu tapuların geçerliliği kalmadı.

Yaralıgöz Dağı eteklerindeki köylerde yaşayan yaşlılar, buraların bir zamanlar Süleyman Ağa’nın olduğunu, bazı yerlere onun zamanında verilen isimlerin, hala kullanıldığını anlatıyorlar. Gürcü’nün Dağı ve Süleyman Çayırı adlarının, Süleyman Ağa’nın zamanından kaldığı söylenmektedir.

Mamatlar, Çiçekyayla, Tercan ve Muzrup köylüleri ile Süleyman Ağa’nın adamları arasında, orman yüzünden zaman zaman gerginlikler yaşandığı, Süleyman Ağa’nın orman içinde veya orman kıyısındaki bazı arazileri sahiplenerek kendisine mal ettiği, hatta buraların tapusunu çıkarttırdığı, bu civarın köylüleri tarafından anlatılmaktadır.

1965 yılından sonra, Orman İşletmesi’nin piknik ve dinlenme yeri olarak düzenlediği, Yaralıgöz zirvesinin eteklerindeki yere, halk tarafından “Süleyman Çayırı” denilmekte ise de asıl Süleyman Çayırı burası değildir. Aslı, Esentepe’nin batısında, Akın Köyü arazileri içinde kalan karayolunun altındaki bölgede bulunmaktadır. Yaralıgöz’deki çayırlık alan ve dağın zirvesine doğru uzanan sarıçam ve köknar ağaçlarının bulunduğu bölgeye, “Gürcünün Dağı” denilmektedir.

Süleyman Ağa’nın ölümünden sonra bu bölgede orman istihsali ve kereste ticaretini, Abana’nın köklü ailelerinden olan Tığlıoğulları sürdürmüştür.

Bugün Esentepe’de kahvecilik yapan Şevki Dayı, dedesinden duyduklarını anlatmıştı:

“Süleyman Ağa ve adamları, hem kereste işi hem de hayvancılık yaparlarmış. Süleyman Ağa’nın yanında her zaman on-on beş silahlı adamı olurmuş. Sinop Ayancık taraflarından getirilen kaçak tütünler, balyalar halinde Süleyman Ağa’nın yayladaki evine getirilir, buradan da iç kısımlara, yani Taşköprü taraflarına gidermiş. Tütünleri taşıtmak için, çevredeki köylere haber gönderir, falanca filanca, varsa atı ile, yoksa katırı ile gelsin, dermiş, gelmeyen olursa, adamın atını öküzünü ortadan kaldırırmış.”

Süleyman Ağa’nın aşar vergisi toplama işini de yürüttüğü, bu yüzden devlet ricali ile ilişkilerinin iyi olduğu, her yerde sözünün geçtiği, kendisi gibi muhacir olan hemşerilerini ve akrabalarını, bu ilişkiler sayesinde koruyup kolladığı anlatılmaktadır.

Hamidiye’ye sonradan gelen Torun Dede’nin iskanında zorluk çıkaran kaymakamı tehdit ettiği, bu yüzden hapse atıldığı söylenmektedir.

Yıllarca Hamidiye Köyü’nün yaylası olarak kullanılan arazinin, otlakiye olarak muhacirlere tahsis edilmesinde de Süleyman Ağa’nın etkili olduğu sanılmaktadır. Süleyman Ağa, 1914 yılında, yanında çalışan çobanı tarafından vurularak öldürülmüştür. Bir alacak meselesi yüzünden öldürüldüğü söylenmektedir. Mezarı, Çiçekyayla Köyü’nde, camii avlusundaki kabristanda bulunmaktadır.

Hiç yorum yok: