26 Haziran 2008 Perşembe

4. LOĞUSA GÖRME

Doğum yapan kadına, bir hafta boyunca her gün, tereyağında pişirilmiş yumurta yedirilirdi. Loğusa görmeye gelen kadınlar, kuşaklarına ikişer üçer yumurta sıkıştırır, doğum yapan anneyi ziyarete gelirlerdi. Doğum yapacak kadının evinde, doğum yaklaşınca yumurta biriktirilir, dışarıya verilmez, pazara götürülüp satılmazdı. Sütü bol olsun diye, loğusaya bol bol elma, armut ve erik kurusundan yapılan hoşaf içirilir, doğum haftasında ekşi ve acı yemekler yedirilmezdi.

Doğumdan sonra 15-20 gün kadar ağır işlerde çalıştırılmaz, mecbur olmadıkça dışarıya çıkarılmazdı. Yeni doğan bebek ise kırkı çıkmadan sokağa çıkarılmaz, bu sırada doğan başka bebeklerle bir araya getirilmezdi. Yeni doğan bebeğin adını, aile büyüklerinden birisi koyardı.

Çocuğa isim verilirken, ailede ölenlerin isimlerinden birisinin adının seçilmesi, çokça görülen bir gelenektir. Böylece onların ruhlarının memnun edileceğine inanılır. Yeni doğan çocuk erkek olursa, loğusa görmeye gelen kadınlara buğday unundan yapılmış papa ikram edilir, çocuk kız ise papa mısır unundan yapılırdı. Uzaktan gelen misafirlere, papanın yanında başka yemekler de ikram edilirdi.

Erkek çocuk altı yedi yaşlarında sünnet ettirilir, sünnet için herhangi bir merasim yapılmaz, haziran - temmuz aylarında, köyleri gezen seyyar sünnetçiler tarafından sünnet edilirdi. Köye sünnetçinin geldiğini öğrenen çocuklar, sünnet olmamak için kaçıp saklanırsa da, amca veya dayılar veya öteki akrabalar tarafından saklandıkları yerlerden çıkarılarak “Korkma boncuk takacak, şeker verecek” diye kandırılır, ya nalyanın altında ya da samanlığın önünde duran düvenin arkasında saklanan sünnetçiye, çükleri kestirilirdi.

İlaç, merhem, pansuman hak getire. Kanın durması için gürgen ağacının çürüklerinden yapılan pudra kıvamında biraz toz ekilir, sünnet ettirenin kucağında eve getirilirdi. Bu arada sünnet olan çocuk hem ağlar, hem de sünnet edene de ettirene de bol bol söver, acısının intikamını böyle alırdı.

Hiç yorum yok: