30 Haziran 2008 Pazartesi

4. MUHACİRLERİN İAŞE VE İBADE EDİLMELERİ

Göçmen ailelerin iskan edilecekleri yerlere yerleştirilmesi, hemen mümkün olmamıştır. Batıdan ve doğudan, deniz ve kara yolu ile gelenlerin belirlenen merkezlerde toplanması sağlanıyordu. Bu merkezlerdeki görevliler tarafından göçmenlerin kayıtları yapılıyor, sayıları ve geldikleri yerlere göre kafileleri ayrılıyor, her kafileye bir kafile başı görevlendirildikten sonra önceden tespit edilen iskan bölgelerine sevk edilmeye çalışılıyordu. Bazı kafile başkanları, iskan bölgelerine önceden gidip, kendilerine verilen toprakları gördükten sonra, diğerlerini de alıp gidiyordu.

1868-1878 yılları arasında, bazen küçük bazen büyük gruplar halinde gelen göçmenler, çoğunlukla İstanbul çevresinde kurulan toplama merkezlerinde tutulmaktaydı. Hükümet, İstanbul çevresinde böyle bir yığılmanın giderek tehlikeli olacağını düşünerek, İstanbul dışında, Bursa, İnebolu ve Samsun’da da toplanma merkezleri oluşturup, buralarda da iskan komisyonları kurarak, İstanbul çevresindeki yoğunlaşmayı önlemeye çalışmıştır.

Aylardır yollarda perişan olan göçmenlerin durumu içler acısıydı. İnsanlar aç, çıplak ve perişandı. Yaşlılar ve çocuklar hastalık ve bakımsızlıktan ölüyor, cenazeleri saracak kefen bile bulunamıyordu.

Muhacir iskan komisyonlarının bulundukları bölgelerde toplanan göçmenlerin, iskan edilecekleri yerlere gönderilinceye kadar yeme içme dahil tüm ihtiyaçları, devletçe karşılanmaya çalışılıyordu. İskan bölgeleri belli olanların, yerlerine ulaşmaları için nakil harcamaları, iskan bölgesinde yerleştirilmeleri, ev, ahır, samanlık, mescit gibi binaların yapımı ve onarımı için gerekli malzeme sağlanmasında yardımcı olunuyordu. Göçmenler yerleşip kendilerini geçindirecek duruma gelinceye kadar, uygun bir miktar da yevmiye vererek, sıkıntı çekmeleri önlenmeye çalışılıyordu.

Ramazan ayına denk gelen günlerde, bir defalık olmak üzere, 15 yaşına kadar olanlara yarım kıyye (kg.) yağ ile ikişer kıyye arez (mısır), bu yaştan yukarı olanlara l kg. yağ ve 3 kg. mısır verilmesi kararlaştırılmıştı. Bu yardımlar zaman içinde gelen göçmenlerin hemen tamamına zengin-fakir demeden, ayrım yapılmadan dağıtıldı.

1865 yılında, Turhal’dan Kazabad kazasına gönderilen 118 göçmen nüfusun her birine, günde yarımşar kıyye hesabıyla, iki günlük nani-aziz (ekmek) yardımının masrafı olan 82 kuruş 24 para, Turhal Kazası vergi gelirlerinden ödenmiştir.

1859 yılında İstanbul’a gelen 1060 aile göçmen nüfusun içinde, hali vakti yerinde olanların yanında, büyük çoğunluğun fakir ve yardıma muhtaç oldukları tespit edilmiş, yeme, içme ve barınmaları için hazineden ödemeler yapılmıştır. Bu insanların yaklaşan kış mevsiminde zorluk çekeceği düşünülerek, muhtaç ve fakir olanlarına altmışbin kuruş tahsisat ayrılarak sarf edilmiş, ayrıca her birine bir çift çorap, bir çift yemeni ve hırkanın alınıp dağıtılması sağlanılmıştır. Yine kış mevsiminde ihtiyaç duyacakları mangal, kabahasır ve kömür tedarik edilerek dağıtılmış, 15 yaşından büyük olanlara ikişer, 15 yaşından küçük olanlara ise günlük birer kuruş yevmiye verilmiştir.

Yine 1860 yılında İstanbul’a gelen muhacirlerin içinde, yalın ayak ve çıplak olanlara hırka, çorap, entere, çarık, papak gibi eşyalar alınıp dağıtılmış, bedeli olan onbirbinüçyüzkırksekiz kuruş, hazineden ödenmiştir. İstanbul dışındaki toplanma merkezlerine gelen göçmenlerden elbisesiz ve çıplak durumda bulunanların giydirilmesi için buralardaki iskan komisyonlarına talimat verilerek, yapılacak masrafların bulundukları yerin mal sandığından karşılanması istenmiştir.

Hiç yorum yok: