26 Haziran 2008 Perşembe

6. BATIL İNANÇLAR

Salı günü uğursuzluk sayılır, o gün yeni bir işe başlanmaz, akşam namazından sonra dışarıya kül dökülmez, cinlerin perilerin kül dökülen yerlerde gezdiğine inanılır.

Tarlaya tohum ekilirken Cuma, Pazar ve Perşembe günleri tercih edilir, bu günlerin uğurlu olduğuna inanılır. Eğer bir kimsenin mahsulü o sene bol olursa, o kimsenin aile efradından birinin öleceğine veya başına bir felaket geleceğine hükmedilir.

Eve giren bir kimse, evvela sağ ayağını atarak eşikten geçer. Bununla o evde yaşayanların mesut olacağına, o eve uğur geldiğine inanılır. Yine bazı inanışlara göre eşiğin altına bir muska gömülür, eve giriş çıkışlarda muska hatırlanarak besmele çekilir.

Evde biri hasta olursa hoca çağrılır, hasta hoca tarafından okunur, muska yapılır, hasta şifa bulsun diye muskayı bir tas suyun içine atarlar, suyu hastaya içirirler, hasta yine iyi olmazsa, yeni kesilmiş bir koyun veya sığır derisine sararlar.

Sancılanan, karnı ağrıyan kimseye barut yutturulur.

Yeni satın alınan bir hayvan ahıra konulurken, hayvan sağ ayağını atıp girerse o hayvanın uğurlu geleceğine, sol ayağını atarsa uğursuzluk olacağına işaret sayılır.

Anlatılan eski inançlardan biri de şudur: Bir hayvan satılırsa, satılan hayvanın tüyünden birkaç tüy koparılıp, ahırın duvarında bir köşeye sıkıştırılıp saklanır, bununla, o evin hayvanlarının bereketle çoğalması, yavrularının sağlıklı olması umulur.

Yeni yapılan bir eve taşınıldığında, aile efradından veya ahırında bulunan hayvanlarından birisi ölürse, o evin uğursuz geldiğine inanılır, böyle bir uğursuzluğun önüne geçmek için, evin giriş kapısı üzerine at nalı, koç boynuzu, nazar duası yazılı muskalar asılır. Ahırlara cin ve perilerin geldiğine, atların yelesini kadın saçı gibi gördüklerine inanılır. Bunu önlemek için kullanılmamış bir gem ve bir de un eleği alınır ve ahıra gidilir. Böylece cinlerin ve perilerin tutulduğuna inanılır.

Gözünde arpacık çıkan hastaya, her sabah köpek yalağından alınan yaldan bir parça sürülür, sürülürken “parpın budur- ilacın budur” diye söylenir, bu üç gün devam ettirilir.

Bir insanın elinde veya ayağında dolama çıkarsa, dolama çıkan uzuv, sıcak suya sokularak yumuşatılır ve yavaş yavaş ovulur, eğer bu tedaviye rağmen hastalık geçmezse tavuk pisliği dolamanın üstüne sürülür ve sıkıca bağlanır.

Sıtmaya yakalanan bir kimse, sıtmanın bağlanması için, bu işlerde ocak sayılan hocalara başvurur. Hoca, sıtmalı hastayı okur üfler, ince bir ip parçasını okuyup dualayarak hastanın sağ koluna bağlar. Hastaya her gün sabahları aç karnına bir diş sarımsak yemesi tavsiye edilir.

Yel vurması olanlar, bugünkü tabirle cereyanda kalan kimseler için bu hastalığın duası vardır. Bu duayı bilenler, yel vuran yere okuyup üflerler, bu şekilde iyi olmazsa, kirli koyun yünü ağrıyan yerin üstüne konularak bağlanır, sıcak su ve sabunla ovulur, sıcak tutulmaya özen gösterilir. Bu inanış ve adetlerin bazıları çevredeki köylerde de vardır.

Ayrıca bazı hastalıkların tedavisinde, doğadan toplanan otların kaynatılması ile elde edilen karışımlar hala kullanılmaktadır. Mesela ısırgan otunun kaynatılarak suyu içilmekte, bu uygulama pek çok hastalığa iyi gelmektedir. Bazı otların yaprakları da, vücutta oluşan çıbanların üstüne ısıtılarak sarılmak suretiyle, çıbanın çabuk patlatılması sağlanmaktadır.

Hiç yorum yok: