30 Haziran 2008 Pazartesi

4. BÖLÜM: GÖÇ YOLLARI

1. 93 MUHACİRLERİ

Hicri takvimde 1293, Rumi takvimde 1877 senesine denk gelen, tarihe de “93 Harbi” olarak geçen Osmanlı-Rus Savaşı’nın sonunda, bazı cephelerde yenilen Osmanlı Devleti, şartları çok ağır olan Berlin Barış Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.

Doğu cephesinde Gazi Muhtar Paşa’nın başarılı savunması ve zaman zaman Ruslara karşı üstünlük sağlanmasına rağmen askerin yeteri kadar takviye edilmemesi, açlık, hastalık ve cephane yetersizliği, ordunun kesin başarı sağlamasını engellenmiştir.

Berlin Antlaşması ile Ruslara savaş tazminatı olarak bırakılan Batum, Artvin ve Kars vilayetlerinden başlayan göç, aralıklarla 10 yıl sürdü. Geri çekilen Rus ordularının, geçtikleri yerlerde özellikle Müslüman ahaliye işkence yaparak, pek çoğunu savaş esiri diye kaçırıp öldürmeleri halkı yıldırmış, bu baskı ve katliamlara tahammül edemeyen ahali, önceleri birer ikişer hane, sonraları da toplu olarak göç etmeye karar vermişlerdir.

Ruslar, Kafkasya ve doğu cephesinde bazı başarılar elde ettiyse de, Derviş Paşa’nın savunduğu Batum Vilayeti’ni ele geçiremedi. Fakat silah ve savaşla elde edemediği bu önemli liman kentini, Artvin ve Kars vilayeti ile beraber, harp tazminatı adı altında işgal etti.
Ancak Batum ve Artvin bölgesinde yaşayan halk, 33.247 imzalı bir protesto metni ile Berlin Kongresi’ne başvurdu ve “Ruslara tabi olmaktansa ölmeyi tercih ederiz” diyerek mücadeleye ve savaşa karar verdiklerini ilan ettiler. Artvin, Batum ve Çürüksü ahalisinin tamamı, Rus işgaline karşı direnme kararı aldı. Bu kadar emek ve şehitten sonra, dini ve dili başka olan bir milletin elini kolunu sallayarak şehirlerine girmesini kabul etmektense, topraklarını savunarak ölme fikrindeydiler. Ancak, Osmanlı askerlerinin Batum Sancağını boşaltma hazırlıklarına başlaması üzerine, direnme ısrarından vazgeçerek, göç etmeye karar verdiler.

Göç etmeye karar verilmesinde, Rus hükümetinin, uyguladığı fiziki baskılar yanında, Müslümanların yaşadığı bölgelere Ortodoks mezhebinin papaz ve misyonerlerini musallat edip, çaresiz kalan halk üzerinde yaptırdığı propagandalarla, insanları din değiştirmeleri için kandırmaya çalışmaları, bu çalışmalara bir takım vaatlerle cahil Müslüman din adamlarını da alet etmeleri etkili olmuştur. Bu meyanda bölgedeki Hıristiyan ahaliden asker alınacağı, Müslüman ahaliden ise “Bedel-i Askeri” karşılığında asker alınmayacağı şeklindeki çarlık emri yanlış yorumlanarak, Müslüman ahalinin de askere alınacağı söylentilerinin yayılması üzerine halk huzursuz olmaya başladı. Bu söylentilerden iyice rahatsız olan Müslüman ahali, kendi dindaşlarına karşı kuvvet ve silah kullanmaya mecbur bir vazifeyi kabul etmektense, mülklerini yok pahasına da olsa satıp göç etmeyi tercih etmek zorunda kaldılar.

İlk göçmen kafileleri iskan mahallerine yakın bulunan Sivas, Malatya, Elazığ ve Ankara vilayetlerine sevk edildi. Göç bölgesine en yakın olan Ağrı’nın Doğubeyazıt kazasına 12.500, Hınıs ve Kığı kazalarına 2.000, Tercan kazasına da 4.000 hanenin geçici iskanları sağlandı. Hükümet, göçmenlerin yurdun çeşitli yerlerine dağıtılmasını düşünüyor, bunun için yeni iskan yerleri tespit ediyordu. Bu durum bazı yerlerde yerleşik ahalinin işine gelmedi. Sivas vilayetine gönderilen 4.000 hane göçmenin iskanında zorluklar yaşanmış, bölgedeki bazı şahısların kışkırtmaları ile yerli ahali tarafından sürekli olarak rahatsız edilmişlerdir. Bazı yerlerde ise göçmenlerin iskan edilmeleri ve kendilerine yardımcı olunması yolundaki müracaatları sonuçsuz kalmış, idarecilerin gayretlerine rağmen yerleşik ahalinin ilgisizliğinden, birçok göçmen ailesi cami avlularında, mezarlıklarda veya sokaklarda aç sefil yaşamak zorunda kalmıştır. Oysa ki o tarihlerde, Sivas vilayeti dahilinde 10.000 aileyi barındırabilecek genişlikte boş arazinin, bazı hatırlı ağaların ve beylerin işgalinde olduğu, yapılan tahkikattan anlaşılmıştır.

Bazı göçmen aileler, Sivas vilayetindeki iskan ve yerleştirme meselesinden doğan güçlükler nedeniyle 1882 yılında tekrar Kars vilayetine geri dönmüş, bir kısmı Doğubeyazıt kazasına yerleşmiştir.

Hiç yorum yok: